featured
  1. Haberler
  2. Tıp
  3. Çatışma Sırasında Hayat Kurtaran Kahramanlar

Çatışma Sırasında Hayat Kurtaran Kahramanlar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsanoğlu var olduğu günden itibaren milletler, devletler arası çatışmalar var olmuştur. Çıkar çatışmaları yüzünden ortaya çıkan savaşlar sonucunda pek çok insan hayatını kaybetmiştir. Yaşanan bu çatışmalar ve savaşlarda yaralanan insanlar için askeri tıp alanında ciddi gelişmeler kaydedilmiştir. Sizin için hazırladığımız bu yazıda çatışma esnasında hayat kurtaran askeri personellerin kullandığı tekniklerden, tarihten bugüne askeri alanda tıbbın ve biyomedikalin gelişiminden bahsedeceğiz. Hazırsanız başlayalım…

Yüzyıllardır süren savaşlar nedeniyle can kaybını en aza indirmek ve askerlerin yaralarına en hızlı şekilde müdahale edebilmek için tıp alanında sayısız gelişme kaydedilmiştir. Bu gelişmeler sivil alanda tıbbin gelişimine de katkıda bulunmuştur. Tarihte askeri tıp akademilerini kuran ilk isimlerden biri Roma imparatoru Augustus’tur. MÖ 27 ile MS 14 tarihleri arasında hükümdarlık yaptığı sırada askeri tıbbın gelişmesine önem veren isimlerden biridir.

Kurduğu akademilerde, savaşlarda yara almış askerlerin tedavisi için çalışacak askeri doktor ordusu oluşturmayı ve bu ordudaki doktorların yeni tedavi şekilleri bulmasını hedefliyordu. Askeri doktor ordusunda yer alan Romalı cerrahlar, savaş alanlarına inerek alıştırmalar yapıyor, günümüzde hala sıklıkla kullanılan turnike, forseps ve neşter gibi aletlerin daha ilkel versiyonlarının bulunduğu alet çantaları kullanıyorlardı.

1 – Tarihteki İlk Ambulans: Uçan Ambulans

1700’lü yılların sonlarına gelindiğinde Fransız cerrah Dominique Jean Larrey, savaş alanlarında taşınmayı bekleyen yaralı askerleri alandan uzaklaştırabilmek için atlı bir vagon icat eder. Bu vagonların hafif olması nedeniyle kendisinden “uçan ambulans” şeklinde söz edilirdi. Günümüzde kullanılan ambulansların gelişimi de bu atlı vagonlarla başladı diyebiliriz.

İlk askeri cerrah ünvanıyla tanıdığımız Dominique Jean Larrey, aynı zamanda ateşli silah yarası tedavilerinde ve ampütasyon teknikleri alanlarında da pek çok yeniliğe öncülük etmiştir. Bunların yanı sıra, sosyal sınıf gözetmeksizin, yaralı askerleri yalnızca yaralarının ciddiyetine göre sınıflandıran ilk isimdir. Bugün yapılan bu ayrıştırma işlemine triyaj denir.

2 – Dünyadaki ilk Antibiyotik: Penisilin

Öncesinde tıp alanında yapılan pek çok gelişmenin yanında II. Dünya Savaşı’nda ciddi bir gelişme kaydedildi. O da şüphesiz ki dünyada bir ilk olan antibiyotik ilacın yani penisilinin bulunmasıyla gerçekleşti. Penisilin’i Alexander Fleming 1928 yılında tesadüf eseri bulmuştur. 1929 yılında bulguları yayımlamasının ardından bu tarihten 2 yıl sonra penisilin üzerine çalışmayı bırakmıştır. Ernst B. Chain ve Howard W. Florey isimli iki bilim insanı o dönemin şartları düşünüldüğünde mucize olarak görülen bu ilaç üzerine çalışmalarına devam etmişlerdir.

1941 yılının Aralık ayında Florey, penisilin hakkında yaptığı araştırmaları ABD’ye götürmüştür. İngiltere ile birlikte savaşa dahil olan ABD, I. Dünya Savaşı’nda antibiyotik etki oluşturacak bir ilaç olmadığından dolayı pek çok askerin savaş alanında hayatını kaybettiğine şahit olmuştur. Bu ilacın ne kadar önemli olduğunun farkındaydı ve bu sebeple ilacı üretmeye olumlu baktı. Amerikan şirketleri 1944 yılında ayda 100 milyar tane penisilin üretebilecek duruma geldiler ve bu durum onlar için önemli bir gelişme demekti.

3 – Hastane Öncesi Acil Bakım Eğitimi

Her ülke tıbbi müdahaleler alanında kendine özgü stratejiler geliştirmiştir. Bu stratejiler doğrultusunda tüm denizciler, havacılar ve diğer askerler de yaralının hayatını kurtaracak müdahaleleri öğrenecek şekilde bir eğitim alır. Örneğin İngiliz Silahlı Kuvvetlerinde yaralanan bir askerin kemik kırılması, yanma ve kurşun yarası gibi sağlık sorunları yaşaması durumunda “hastane öncesi acil bakım” denilen bir prosedür gerçekleştirilir. Bunun idealize edilmiş süresi iki saattir. Yani savaşta yara almış asker hastaneye sevk edilmek için hazırlanılırken azami iki saat vakit tanınır.

Yarbay Harbey Pynn, hastane öncesi acil bakımda savunma danışmanıdır. Yarbay Pynn, yaralanmadan sonraki ilk on dakikanın hayati önemi olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Yaralanma sonrası ilk on dakikaya biz “platin on dakika” diyoruz.

Hastane öncesi acil bakım, yaralanan askere yakın konumda olan başka bir asker tarafından yapılıyor. Bu ilk yardım eğitimini tüm askeri personeller her yıl tekrar alıyor. Pynn, bir askerin yaralanması durumunda hayati tehlike oluşturan kanamayı durdurmanın öncelikli olduğunu, hava yollarının açık olup olmadığının kontrol edilmesi gerektiğini ve yaralının alacağı ilk darbeden sağ çıkabilecek güce geldiğinden emin olunması gerektiğini söyledi.

4 – Tıbbi Malzemeler İlk Müdahalede Hayat Kurtarıyor

İngiltere askerlerinin her biri belli miktarlarda tıbbi malzeme taşırlar. Basınçlı pansuman, iki turnike ve cerrahi eldiven bu tıbbi malzemeler arasında yer alır. Uzuvlarda meydana gelen ciddi dış kanamalar turnikeler sayesinde durdurulabiliyor. Hayati damarlarımız kesildikten sonra ilk üç dört dakika içerisinde vücudumuzdaki tüm kanın yaklaşık %40’ını kaybedebiliriz. Mengeneye benzeyen turnikeler, hasar görmüş kan damarlarını daha sert yapılara bastırarak kanın akışını durdurmaya yardımcı oluyor ve böylece kan kaybı ciddi miktarda önlenmiş oluyor. Afganistan Savaşı esnasında turnikelerin yapılan diğer müdahalelerin toplamından daha fazla hayat kurtardığını belirten Yarbay Pynn, turnikelerin hayati önemini vurguluyor.

İngiliz askeri personellerinin tamamında ağrıların kısa sürede dindirilmesine yarayan “fentanil pastil” isimli lopipopa benzeyen küçük bir cihaz taşır. Pastil dediğimize kanmayın, fentanil pastil hastanın yanaklarına sürülen bir pastil olma özelliğine sahip. Bu sayede cihaz, güçlü bir opioid etkiye sahip olan fentanil ilacı yayabiliyor.

5 – Platin 10 Dakika Önem Taşıyor

Yaralılara yapılan tıbbi bakımların devamlılığı oldukça önemlidir. Platin sayesinde ilk on dakika hayati tehlike ciddi oranda azaltılabiliyor. Dış kanamaya müdahale edildikten sonra olabilecek en kısa zaman içerisinde hayat kurtaran diğer müdahaleler gerçekleştiriliyor. Sıhhiyeciler aldıkları 26 haftalık tıp eğitimi sayesinde yaralı asker için tedavilere başlıyor. Askerlere göre daha detaylı bir tıp eğitimi alan sıhhiyeciler ilk müdahaleden sonra hasar kontrol resüsitasyonu yapmaya başlıyor. Yaptığı bu işlemle birlikte hastanın kaybettiği kanın tekrar vücuda kazandırılması sağlanıyor. Basit yaralanmalar dışında çok kritik yaralanmalar için bile ilaç ve ekipmanlara sahip olan sıhhiyeciler kullandıkları tekniklerle pek çok yaralı askerin hayatını kurtarmayı başarıyor.

Hastaların hayatlarını kurtaran ilaçlardan bir tanesi kemik iliğine ya da damar yolundan uygulanan TXA (traneksamik asit)’dır. Vücutta ciddi bir kanama olduğunda önce o kanamanın olduğu yerde kan pıhtıları oluşturmaya, daha sonra ise oluşturduğu kan pıhtılarını parçalamaya çalışır. Meydana gelen travmatik yaralanmalarda pıhtıları muhafaza etmek ve stabil kalmasını sağlamak oldukça önemlidir.

6 – TXA, Pelvik Bantlar, Ateller, Göğüs Yara Bantları

TXA, tam da bu noktada devreye girer. Sıhhiyeciler, oluşan pıhtıyı korumak ve stabilize etmek için çalışan TXA dışında farklı ekipmanlar da kullanırlar. Açık göğüs yaralarında kullanmak için göğüs yara bantları, kırık kemikleri sabit bir şekilde tutabilmek için ateller, hava yollarını açık tutmaya yarayan aletler, pelvis içerisinde meydana gelen iç kanamaların durdurabilmek için kullanılan pelvik bantlar bu tıbbi ekipmanlar arasındadır.

Sıhhiyecilerden sonra görevi daha ileri seviyede tıp eğitimi alan doktorlar, paramedikler ve hemşireler devralır. Tabi bu sürecin bir saati geçmemesi umuluyor. Bu detaylı tedaviyle solunum yeteneğinin hastaya yeniden kazandırılması ve varsa kanamadan dolayı kaybedilen kanın yeniden yerine konulması hedefleniyor.

7 – Hastaya İlk Müdahale Yapan Ekip: MERT

İngiliz ordusunun mevcut sağlık sisteminde ciddi bir şekilde yaralanan hastanın daha fazla zaman kaybetmemesi için tıbbi olanaklar yaralı askerin ayağına götürülür. MERT (medical emergency response team) adı verilen 2-4 kişilik ekiplerle hastaya en kısa sürede müdahale edilmesi amaçlanır. MERT’in hedefleri arasında yapılan ilk müdahaledeki tedaviyi devam ettirmek, hastaneye taşınan hastanın kritik müdahalelerini gerçekleştirmek ve hastayı bu süreçte hayatta tutmak yer alır.

Yaralı askerin yanına giderken soğutulmuş kan ürünleri taşıyan MERT ekibi, hastaya kanı vermeden önce vücut sıcaklığına kadar ısıtabilecek ısıtma cihazları kullanıyor. Bu konuda Pynn, tedavinin hastanede sorunsuz bir şekilde devam edebilmesi için iki saat içerisinde hastaneye ulaşmaları gerektiğini belirtti.

8 – Askeri Tıbbın Geleceği Hakkında

Hastane öncesi acil bakım konusunda iyileştirmeler ve gelişmeler hala devam etmektedir. Savaş esnasında askerlerin solunum sistemlerini kontrol edebilmek ve kalp atış hızını takip edebilmek için tasarlanan giyilebilir teknolojiler kullanılmaya başlanmıştır.

Drone’lar Hastaları Savaş Alanı Dışına Taşıyabilecek

Her alanda sık sık kullanılan drone’lar artık askeri tıp alanında da kullanılabilecek. Çok uzakta yer alan savaş bölgeleri ya da sıhhiyeciler için oldukça tehlikeli yerlere yaraların ihtiyacını karşılayabilecek kanı artık drone’lar taşıyacak. Ayrıca kısa mesafede yaralıları taşıması planlanan drone’lar, yaralı askerleri MERT’e ulaştırarak hastaya maksimum oranda verim sağlayacak. Bu drone’lardan farklı olarak yaralıya ilk yapılacak müdahale sonrasında yaralı askerleri savaş alanının dışarısına güvenli bir bölgeye taşıyacak gelişmiş drone’lar geliştiriliyor. Üstelik geliştirilen bu drone’lar hastanın fizyolojisine uygun olarak infüzyonları, monitörleri ve pompaları herhangi bir sağlık personeli olmadan kendi yönetebilecek ve yaralı sağlık merkezine ulaştıracak.

Heron insansız hava aracı bu amaçla tasarlanmış bir araçtır. İsrail tarafından geliştirilen bu drone, askeri tıp alanında ciddi bir yenilik olacaktır. Ancak unutulmaması gereken bir şey vardır ki; bu gelişmelerin savaş yokken yapılması gerekiyor ki acil bir ihtiyaç olması halinde hastane öncesi acil bakım teknolojilerinden en yüksek verim alınabilsin.

Yaralı Askerlere Protez Bacak Desteği

Askeri tıp yalnızca savaş alanında önemli olmakla kalmıyor, aynı zamanda savaş sonrasında yaralı askerlerin hayatlarına konforlu bir şekilde devam edebilmelerini sağlıyor. Bu noktada rehabilitasyon tekniklerinin önemi oldukça büyük oluyor. Özellikle protez alanında her gün ciddi gelişmeler kaydediliyor. Çatışmalarda sık yaşanan sorunlardan biri şüphesiz ki uzuv kayıpları. Afganistan’da 2001-2019 yılları arasında yaşanan yaralanmalardan dolayı 301 İngiliz askeri personeline cerrahi ya da tramvatik ampütasyon uygulanmıştır. Yani yaralı bir veya birden fazla uzvunu kaybetmiştir.

Protez alanında yaşanan gelişmeler uzvunu kaybeden bu askerler için bir umut ışığı olmuştur. 1997’de Ottobock isimli bir protez şirketi, mikroişlemci kontrolüyle çalışan ilk dizi yani C-Leg’i tanıtmıştır. Dünyada yankı uyandıran bu protez sayesinde sivil ve asker pek çok insan yeniden yürüyebilme kabiliyeti elde etmiştir. Dahili bir bilgisayar bulunduran C-Leg, sahip olduğu mikroişlemci sayesinde bacağın hareketini hidrolik bir şekilde kontrol etmeyi başarıyor. Eskiden kullanılan mekanik protezlerle kıyaslandığında bu protezin oldukça büyük bir gelişme olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Protez Bacak İçerisinde Neler Bulunuyor?

Diz bölgesinin üstünden başlayarak ayak parmaklarına kadar her bölgeyi yönetebilen mikroişlemcilerin bulunduğu protez bacakta neler bulunuyor? Gelin birlikte inceleyelim:

a – Yuva

Çerçeveli güçlü karbon malzemelerden oluşan “yuva” şeklinde isimlendirilen bu bölge tamamen hastaya özel bir şekilde üretiliyor ve dizin üst kısmında yer alıyor.

b – Diz Sensörü

Bacak salınım hızını ve eklem açısını hesaplayabilen diz sensörleri protez bacağın önemli bir kısmını oluşturuyor.

c – Mikroişlemciler

Protez bacakta bulunan mikroişlemciler, kişinin atacağı adımda ayakların konumunu hesaplamak için diğer tüm sensörlerden gelen verileri topluyor ve değerlendiriyor.

d –  Batarya

Şarj edilebilir lityum iyon pillerin kullanıldığı batarya bölgesinde ise protezin ihtiyaç duyduğu enerji sağlanıyor.

e – İncik Sensörü

Ayakta bulunan bu sensör, ayak bileğinin hareketlerini kontrol ediyor ve ayağa uygulanan basınç miktarını izliyor.

f – Parmak Dokunuşu

Protezin bazı modellerinde ayak parmağıyla belirli bir yere dokunulduğunda bisiklet sürme gibi değişik modlara geçilebiliyor. Geliştirilen yeni modellerin bazılarında sağlanan bluetooth desteği sayesinde mobil uygulamaya bağlanılarak protez bacak oradan kontrol edilebiliyor.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Giriş Yap

OKU Haber Dergi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!