featured

Cengiz Aytmatov Beyaz Gemi Kitap Özeti

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kırgız yazar Cengiz Aytmatov Türk dünyasının önemli yazarlarından biridir. Kültürel açıdan inanılmaz zengin kitaplarıyla Türk Edebiyatını bütün dünyaya tanıtmıştır. Beyaz Gemi kitap özeti ile 1928 yılında doğmuş olan ve 2008 yılında vefat etmiş yazarın ölümsüz eserini bir kez daha hatırlamayı istedik. 

Cengiz Aytmatov Beyaz Gemi Konusu

Yazar, Yüz Temel Eser listesinde yer alan Beyaz Gemi romanı içerisinde birbiriyle çatışan iyilik ve kötülüğü işlemiştir. Kötülük Orozkul karakteri ile ete kemiğe bürünürken; iyilik aciz ve kendinden büyüklere gücü yetmeyen çocuk karakteriyle temsil edilmiştir. Kitabın sonundaysa kötülüğün kazandığını kesinlikle düşünemeyiz. Yazar kitapla ilgili eleştirilere cevap verdiği yazısında

“Eğer okuyucu kötülüğe karşı kinle dolduysa, kötülüğün kazandığından bahsedilemeyeceğini”

söyler. Amacı çocuğun tarafını tutmamızdır. İşte Beyaz Gemi kitap özeti .

Beyaz Gemi Kitap Özeti

https://www.youtube.com/watch?v=ZV1pu59nG54

Beyaz Gemi romanı, bir SSCB dönemine ait bir romanıdır. SSCB döneminde bir dağda korucu olarak yaşayan bir ailede annesi ve babası tarafından terk edilmiş bir çocuk dedesi, üvey ninesi ve korucu olarak çalışan diğer iki aileyle beraber yaşar. Dağ başında tek arkadaşı hayal gücü olan bu çocuk dedesini ve onun anlattığı hikayeleri çok sevmektedir. Dağda hayat mevsimlere ve yapılacak işlere göre yaşanır. En büyük eğlencesi arabaları görmektir. Bu arabalardan biri de satıcının arabasıdır. Satıcı zorlu yolu aşıp yaşadıkları yere geldiğinde dedesi, çocuk okula başlayacağı için ona bir çanta alır.

Artık çocuğun kendi isim taktığı taşlardan, ağaçlardan ve dürbününden başka bir arkadaşı daha olmuştur. Okul çantasını kucaklayıp dürbünüyle beyaz gemiye bakmak için yüksek bir yere çıkar. Çocuğun hiç hatırlamadığı babası bir gemici olarak çalıştığından Beyaz Gemi onun için önemlidir. Babasının hep orada olduğunu düşünür ve balık olarak çaydan göle ulaşacağını ve babasının gemisine bineceğini hayal eder.

Çocuğun dedesi çok yaşlı olmasına rağmen hala çalışmaktadır. Yaşlı dede, damadı Orozkul tarafından sürekli azarlanan fakat ona karşı gelmeyen biridir. Orozkul onların amiri konumundadır ve kızıyla evlidir. Kızının çocuğu olmadığı için Orozkul içip içip kadını döver. Dedenin karısı olan Nine ise üveydir. İlk karısı öldükten sonra dede onunla evlenmiştir ve çocuk ondan hoşlanmaz. Bunlar dışında bir de Seydahmet ve Gülcemal’le bebekleri vardır. Seydahmet iş yapmaktan hoşlanmaz, fırsatını bulduğunda hep kaytarır.

Dedesi çocuğa Maral Ana’nın masalını anlatmıştır. Bu aslında bir mittir. Kırgızlar çok büyük bir bozguna uğramış ve düşmanları tarafından onursuzca katledilmişlerdir. Kırgız soyundan kalan iki çocuğu Maral Ana kendi ölen çocukları yerine koyar, onları korur ve böylece Kırgız soyu bu iki çocuktan devam eder. 

Orozkul zevkine ve eğlencesine düşkün, kaba saba, saygı nedir bilmez bir adamdır. Şenliklerde bedava içki içmek karşılığında dağ ormanındaki kesimi yasak ağaçların kesimine göz yumar hatta onları bizzat kendisi keser. Yine böyle bir söz vermiştir ve Mümin Dede ile birlikte kestikleri ağacı dağdan indirmeye çalışırlar. Bu sırada dağda soylarının tükendiği sanılan üç Maral görmüşlerdir ve dede onları görünce çok heyecanlanır, Orozkul ise eski safsatalara inanmadığı için maralları sadece et olarak görür.

Sıra kütüğü dereden geçirmeye geldiğinde kayaların arasına sıkışır. Çocuğun okuldan çıkma vakti gelmiştir ve okul çok uzak olduğu için kendi başına gidip gelemez. Dedesi onu atla okula getirip götürür. Dede, Orozkul’a çocuğu okuldan almam gerek böyle bırakalım, dediğinde Orozkul köpürür. Küfreder, sinirlenir ve izin vermez ama dedenin sabrı taşmıştır. Orozkul’a diklenir ve onu hiç umursamadan gider ata atladığı gibi çocuğu alır gelir ama bu arada evde kıyamet kopmuştur. Orozkul, karısı Bekey’i boşayacağını tüm suçlunun babası olduğunu söylerken Bekey de böyle düşünmekte babasına lanetler okumaktadır. Nine, Orozkul dedeyi kovarsa nasıl geçineceklerinin derdine düşmüş dedeyi suçlamaktadır. Bu sırada Seydahmet’te dağdan ayrıldığı için ortalığı yatıştıracak kimse yoktur.

Dedesi çocuğa maralları gördüğünü söylediği için çocuk çok heyecanlıdır, eve döndükleri anda garip havayı fark etse bile ormana gider ve o da maralları görür. Bir tanesinin Maral Ana olduğuna emin olmuştur ve ondan Bekey ve Orozkul için bir bebek getirmesini ister. Bu sırada çok üşümüştür bu yüzden eve geri döndüğünde ateşi çıkar ama kimse çocukla ilgilenecek durumda değildir.

Gece olduğunda Seydahmet ve kütükleri alacak insanlar bir kamyonla gelirler, olaylar misafirler hatırına yatışır. Sonraki gün kütüğü sıkıştığı yerden çıkarmak için hep beraber giderler ve maralları görürler. Kütük yerinden çıktıktan sonra Orozkul kararını vermiştir, marallardan birini öldürüp misafirlerine güzel bir ziyafet çekecektir. Dediği gibi de yapar ve maralı Mümin Dede’ye vurdurur.

Çocuk biraz iyileşir gibi olmuştur. Gürültülere uyanır. İçkili Seydahmet onu yatağından kaldırır ve eğlenceye davet eder. Et kokusu her yerdedir, çocuk da acıkmıştır. Gidip dedesini bulur ama dedesi sanki kendinde değil gibidir. Çocuğu başından savar. Çocuk da Orozkul’un olduğu yere gider ve orada Maral Ana’nın boynuzunu görür. Çocuk tekrar kötüleşmeye başlar. Olanlar onu çok kötü etkilemiştir ama hiçbirine yetecek gücü yoktur. Onlar etleri yer. Bol bol eğlenirken çocuk kusacağından emindir. Başı döner, tutunacak bir yerler arar. Kendini evden dışarı atınca dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur. Onu kaldırmaya çalışır ama dedesi sadece inler, ona karşılık vermez.

Çocuk kendini öyle çıkılmaz bir durumda bulmuştur ki “Ben balık olacağım!” diyerek çaya gider ve suya atlar. Balık olarak beyaz gemiye ulaşmak istemektedir ama nihayetinde boğularak ölür.

1
mutlu
Mutlu
2
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

OKU Haber Dergi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!