Koronavirüs ile mücadele konusunda tüm dünyaya umut olan Covid-19 Aşı haberleri peÅŸ peÅŸe gelmeye baÅŸladı. Aralık ayı içerisinde birçok ülkede aşılama çalışmalarının baÅŸlaması bekleniyor. Hatta Rusya’da aşılama faaliyetlerine baÅŸlandı bile…
Koronavirüs ile mücadele konusunda tüm dünyaya umut olan Covid-19 Aşı haberleri peş peşe gelmeye başladı. Aralık ayı içerisinde birçok ülkede aşılama çalışmalarının başlaması bekleniyor. Hatta Rusya’da aşılama faaliyetlerine başlandı bile.
Ülkemizde de bu ay içerisinde Çin’den gelecek 50 milyon doz aşı ile başta sağlık çalışanları ve risk grupları olmak üzere aşılamanın başlayacağı yetkililer tarafından ifade ediliyor. Peki, aşı olmak istemeyenler açısından hukuki durum nedir? Korona aşısı zorunlu olarak yapılabilir mi? Konuya hukuki mevzuat açısından sizler için değerlendirdik…
Aşılama ilgili hukuki düzenlemeler öncesi koronavirüs ile mücadelede umut olan aşılara kısaca bakmakta fayda var. Bu kapsamda korona aşıları genel anlamda iki ana grupta toplanıyor. İlki ÅŸu an kadar geçmiÅŸteki aşılarda da kullanılan İnaktif aşı tekniÄŸi ile hazırlanan aşılar ve diÄŸeri de yeni geliÅŸtirilen mRNA yöntemi ile üretilen aşılar. Ülkemizin anlaÅŸma saÄŸladığı Çin aşısı, İnaktif aşı tekniÄŸi ile hazırlanan klasik yöntem ile üretiliyor. DiÄŸer aşı türüne ise Pfizer ile Türk kökenli bilim insanları UÄŸur Åžahin ve Özlem Türeci’nin kurduÄŸu BioNTech’in ürettiÄŸi Pfizer/BioNTech aşısı örnek gösterilebilir.
Ayrıca 2021 yılı Nisan ayı içerisinde yerli aşılarında üretilmesi ve kullanıma geçilmesi bekleniyor. Bu ay içerisinde Çin’den alınan Koronavirüs Aşısı ile başlayacak aşı uygulama stratejisinin ise Bilim Kurulu tarafından hazırlanacağı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından duyuruldu.
Bakan Koca, aşı ile ilgili yaptığı açıklamalarda korona aşısının öncelikle sağlık çalışanlarından başlamak üzere risk gruplarına uygulanacağını ve zorunluluk yerine ikna yönteminin kullanılmasını tercih ettiklerini belirtti.
Toplum sağlığını derinden etkileyen salgın hastalıklarda alınacak tedbirlerde ve özellikle aşı noktasında; ‘salgınla mücadele ve aşılama zorunluluğu’ ile ‘bireysel hak ve özgürlüklerle vücut dokunulmazlığı’ arasındaki denge hukuki tartışmanın zeminini oluşturuyor.
Hem uluslararası metinler (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi) hem de ulusal mevzuatımız (T.C. Anayasası) ile korunan temel haklar kapsamında zorunlu aşı uygulaması yapılabilir mi?
Ülkemiz açısından salgın hastalıklar ile mücadele konusunda halen daha yürürlükte bulunan 1930 tarihli 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ana hukuki kaynak ve dayanak durumundadır. Ancak 1930 yılında çıkarılan bu kanunda yer bulan ‘salgın hastalık’ kavramları altına sayılan hastalık türlerinin de çoğu eskide kalmıştır.
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 57. maddesinde mücadeleye konu salgın hastalıklar tek tek sayılarak belirlenmiş ve aynı kanunun 72. maddesinde de 57. madde kapsamında sayılan salgın hastalıklarda aşı yapılması zorunluluğu düzenlenmiştir. Bu anlamda söz konusu kanun da sayılan salgın hastalıklar arasında koronavirüs ya da kovid-19 bulunmadığından ülkemiz açısından korona aşılarının zorunluluğu noktasında kanuni bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu noktada daha önce bebeklik/çocukluk dönemi aşıları yönünden Anayasa Mahkemesi önüne getirilen bireysel başvurulara da değinmek gerekir. Anayasa Mahkemesi bu başvurular üzerine verdiği kararların da kanunda sayılan hastalıklardan birine girmediği sürece zorunlu aşı uygulamasının Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmetmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne göre zorunlu aşı için öngörülebilirlik gerekmektedir ve bu öngörülebilirlik ancak kanuni bir düzenleme ile ortaya konulabilir.
Bu nedenle kanuni bir dayanağı bulunmadan (yani herhangi bir kanun ile düzenlenmeden) Sağlık Bakanlığı genelgesi uyarınca yapılan bebeklik/çocukluk dönemi aşıları açısından zorunlu uygulama Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali olarak değerlendirilmiştir.
Yine ülkemizin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulanır lığının denetim organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de zorunlu aşı konusunu ele alan kararlar vermiştir. AİHM, zorunlu aşı uygulamasını küçük çaplı da olsa, uygulandığı kişinin vücut bütünlüğüne bir müdahale olarak görmüş ve bu tarz müdahalelerin ancak kanun ile düzenlenebileceğini açıklamıştır. Kanuni düzenlemenin varlığı durumunda da AİHM, zorunlu aşının ancak sağlığın korunması amacı ile ve demokratik toplumda gerekli bir müdahale olması durumunda aşı uygulamasının mümkün olabileceğini belirtmiştir.
Ülkemiz açısından mevcut bulunan hukuki mevzuat ve bu sayılan yüksek mahkeme kararları birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde korona aşısının zorunlu tutulabilmesi için kanuni bir düzenleme yapılması gerekeceÄŸi söylenebilir. Kanun kapsamına alınmaksızın zorunlu aşı uygulaması yapılabilmesi ise mümkün görünmemektedir. Â
Tabi ki tüm gereklilikler ve istisnalarda göz önüne alınarak yapılacak kanuni bir düzenleme yapılması şartı ile; elde edilebilecek faydanın büyüklüğü de düşünüldüğünde, sağlığın korunması amacıyla ve demokratik toplum gereklerine uygun bir şekilde zorunlu aşı uygulaması yapılabilecektir.
Ancak zaten korona pandemisinin olumsuz etkisini her anlamda yaşadığımız bu günlerde toplum ve birey sağlığı açısından da büyük umut vaat eden aşı uygulamasında, gönüllülük esası ile insanların aşı olmayı tercih edebilecekleri de somut bir gerçek olarak öne çıkmaktadır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.