featured

Tarihteki 13 Canavar ve Onların Gizemli Tarihi

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hikaye ve masal anlatmak, insan yaşamının bir parçasıdır. İnsanlar arasında ilk iletişim kurulmaya başlandığından beri elde edilen bilgiler ve kazanılan deneyimler, başkalarıyla paylaşılmak için farklı türlerde anlatıldı. Kimi zaman eğlendirmek, kimi zaman da meraklandırmak için anlatılan hikayeler, zaman içerisinde farklı kültürlerin bir araya gelmesiyle yaygınlık kazandı.

Böylelikle insanlar, birbirlerini daha iyi tanıyabilmek için kendi efsanelerini ve kendi hikayelerini paylaşmaya başladı. Bu hikayelerin yayılım kazandıkça değişmesi, abartılması daha da ilgi çekici hale geldi. Fakat bu abartılı hikayeler ilk kez dinlendiğinde gerçek olarak algılanıyordu.

YouTube video

Hemen hemen her kültürde tuhaf yaratıklardan ve canavarlardan bahsediliyor. Örneğin; Vikingler içki masalarında, elfler ve troller hakkında hikayeler anlatıyordu. Yunan şairler de denizcilerin ölümüne neden olan sirenler hakkında şiirler yazdı. Günümüzde ise bu tarihi canavarlar ile efsaneler, popüler kültür ile iç içe geçmiştir vaziyette. Günümüzün global dizilerinde bile kurt adamlara karşı savaşan vampirler oldukça popüler.

Günümüz edebiyat türlerinden olan fantastik romanlarda dahi ejderhalar, unicornlar, cüceler var. Tüm bunların bir hayal ürünü olduğu günümüzde çok iyi biliyoruz. Tüm bu canavar ve yaratıkların yalnızca bir masaldan, hikayeden ibaret olduğu oldukça açık.

Fakat bilimsel gelişmeleri bu kadar ivme kazanmasından önce söz konusu bu yaratıklar, onlara dair hikayeleri dinleyenlere son derece gerçek geliyordu. Kısacası; geçmiş dönemin insanları için bu canavarlar sadece bir efsanedir ibaret değildi. Çünkü kısıtlı bilimsel bilgiyle açıklanamayan olaylar, bu canavarlar ile açıklanıyordu. Halbuki ki bu efsanevi canavarların bazılarının kökeni oldukça sıradan… İşte, canavarların kökeni…

1 – Kraken

Denizcilerin korkulu rüyası olan Kraken, kollarıyla gemilerin etrafını sarıyor, gemileri parçalıyor ve tüm mürettebatı tek seferde yutabiliyordu. Yazılı kaynaklara bakıldığında krakene ilk kez 1180 yıllarına ait İskandinav eserlerinde rastlanıyor.

Zaman içinde denizciler, bu hikayeyi tüm limanlara yayıyor ve kısa sürede İskandinavya’da, İzlanda’da ve hatta Grönland’da bu canavar korku salmaya başlıyor. O zamanlarda, ilk keşiflerde deniz, koca bir bilinmezdi ve gizemlerle doluydu. Denizciler o zamanlarda, çok yüksek bir ihtimalle dev bir kalamar görmüştü ve korkuyla abartılarda bulunarak kendileri bir canavar yaratmıştı.

Günümüzde de okyanuslar hala bilinmezlikler dolu. Söz konusu dev kalamarların ne kadar büyüyebildiği ve kaç çeşidinin olduğu hala net olarak bilinmiyor. Belki de okyanusun derinliklerinde gerçek bir kraken var olabilir…

2 – Kentaur

Atların evcilleştirilmesi yaklaşık olarak 8.000 yıl öncesine dayanıyor. M.Ö 2000 yıllarında Mezopotamya çizimlerinde, ekinlerin taşınması için atlardan yararlanıldığı görülüyor. Kentaur efsanesinin de ata bilmeyen ve ata binmeyi bilmeyen eski toplumlara saldırıda bulunan atlı askerlere ve akıncılara dayandığı düşünülüyor.

Daha önce hiç at üstünde insan görmemiş kişiler ve toplumlar böyle bir saldırıya maruz kalınca büyük bir olasılıkla oldukça şaşırdılar. Zihinlerinde de atla birlikte üstündeki kişiyi birleştirdiler ve yarı at, yarı insan canavar kentauru yarattılar. Bu saldırılardan sağ kurtulanlar, kentaur efsanesini dilden dile yaymış olabilirler.

3 – Griffon

Bilmeyenler için Griffon; aslan vücuduna ve Kartal kafasına sahip olan efsanevi bir yaratık olarak biliniyor. Yani Griffon ile hem yeryüzünün hem de gökyüzünün iki güçlü avcısı bir araya geliyor. Griffon farklı kültürlerde, farklı isimlerle de anılıyor ve pek çok kez karşımıza çıkıyor. Kimilerinde kanatlı olduğundan da söz ediliyor. Eski Mısır, İran ve Yunanistan kaynaklarında griffon resimleri var ancak griffonların tarihi daha da eskiye; Tunç Devri’ne kadar gidiyor.

İpek Yolu’ndan Asya’ya seyahatlerin artmasıyla, M.Ö 7.yüzyılda griffonlar ile ilgili söylentilerde de artış yaşandı. Hatta Uzakdoğu’daki griffonların altın yumurtladığı ve o toprakları zenginleştirilmiş dahi söylendi. Bu söylentiler aslında bir gerçeğe de dayandırılabilir; İpek Yolu’ndaki Gobi Çölü’nde keşfi yapılan protoceratops fosilleri mevcut. Bu dinozorlara ait galaya gagaya benzer ağızlar, griffonlar ile karıştırılmış olabilir. Bu fosillerin yumurtaları da efsaneye oldukça uygun.

4 – Tekboynuz

Tekboynuz atların tarihi, antik çağlara kadar uzanıyor. Günümüzde unicorn olarak da adlandırılan tekboynuz atlar, Antik Yunanistan’da Hindistan’da yaşıyor olarak biliniyordu. Bu yaratıkların boynuzundan içecek içildiğinde de hastalıkların önlendiği düşünülüyordu. Tekboynuzlar hızlı ve yakalaması oldukça zor yaratıklardı.

Ortacağ tasvirlerinde tekboynuzların aynı niteliklerinden bahsediliyordu ve aynı zamanda İncil’de Bu yaratıkların nadir bulunan güzel yaratıklar olduğu ve sadece evlenmemiş kızlar tarafından evcilleştirilebildiği kabul ediliyordu.

Tekboynuz unicornların boynuzları kutsal sayılıyordu. Dolandırıcılar da tekboynuzu hiç görmemiş kişilere gergedan boynuzu satıyordu. 13.yüzyıl geldiğinde ise kaşif Marco Polo gergedanlarla karşılaştı. O zamana kadar bu hayvanlarla ilgili hiçbir bilgi olmadığı için tekboynuz ile ilişkilendirdi.

5 – Ejderha

Ejderhalar pek çok farklı kültürde, birbirinden bağımsız olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle de yapılan her bir ejderha tasviri birbirinden oldukça farklı. Çin ejderhaları yılan gibi görünürken tanrı en imparatorlar ile ilişkilendirilir. Ortacağ Avrupası’nda da ejderhalar, kahramanların savaştığı yaratıklardır. Fakat tüm ejderha efsanelerinin ortak bir kökenden gelmesi olası.

Tarihçi Chang Qu’ya ait kayıtlara göre; M.S 300 yılında ilk kez keşfedilen dinozor kemikleri ejderha sanıldı. Denizden uzakta bulunan balina kemikleri de ejderha kemikleri zannedildi çünkü o dönemin insanları, zaman içinde deniz seviyesinin değişebileceğinden habersizdi. Ayrıca kuyruklu yıldızların da, ejderha efsanesinde ejderhaların ateş püskürtmesine ilham verdiği düşünülüyor. Çünkü o zamanlarda yine bu ateş toplarının kaynağı bilinmiyordu.

6 – Kurtadam

Günümüze kadar gelen efsanelerden biri de kurtadam efsanesi. Bu efsanelerin kimisinde yarı insan yarı kurt bir melezden, kimisinde de kurda dönüşen adamlardan bahsediliyor. Bu yaratıklara ait ilk hikayelere de Antik Yunan ve Mezopotamya metinlerinde yer veriliyor. Konuyla ilgili bazı hikayelerde, suç işleyen insanların ceza olarak kurda dönüştürüldüğü bilgisine yer veriliyor. Kimi hikayelerde de lanetli kurt adamlar, insan eti yemediği sürece tekrar insana dönüşebiliyor.

Eski çağın insanları yüksek ihtimalle kartlardan korkuyorlardı çünkü kurtlar oldukça yırtıcı hayvanlardı. Halbuki kurtlar aç olmadığı sürece veya tehlike altında olmadığı sürece saldırganlık göstermeyen hayvanlar. Kısacası; Ortacağ’da kurtadam saldırısı olduğu düşünülen pek çok saldırı, seri katil veya yamyamların bir işiydi. Bu saldırıları, kurtadamlara yüklemek daha kolay kabul edildi.

7 – Denizkızı

Tarihteki ilk denizkızı, Asurluların bereket tanrıçası Atargatis’ti. Atargatis, sevdiği insanı yanlışlıkla öldürünce balık şeklini almaya çalışmıştı. Daha sonrasında ise Romalılar, Galya kıyılarına vuran nereidleri, Eski Yunanlar da sirenlerin hikayelerini etrafa yaydı. Sirenler ise ilk başta yarı kuş idi ancak zamanla yarı balığa dönüştü ve denizcileri cezbetti. Antik eserlerin pek çoğunda denizkızları; tehlikeli, kötü şans getiren ve fırtına çıkartan yaratıklar olarak geçiyor. Ancak onların yardımsever yaratıklar olduğundan bahseden hikayeler de bulunuyor.

15.yüzyılın gelmesi ve Keşifler Çağı’nın başlamasıyla birlikte denizkızı gören denizci sayısında da artış yaşandı. Ünlü kaşif Kristof Kolomb’un günlüğünde bile denizkızı ile ilgili bilgiler bulunuyor. Kristof Kolomb günlüğünde, denizkızlarının aslında tasvir edildiği kadar güzel olmadıklarını ve yüzlerinin erkek yüzüne benzediğini yazmıştı. Kolomb bu nedenle büyük bir ihtimalle duyanların veya manatileri görmüştü. Dugonglar, Suriye çevresindeki sularda görünüyor. Kısacası; Atargatis’in kaynağı, bu canlılar olabilir.

8 – Vampir

Çoğu kültürde insan eti yiyen veya insan kanı içen yaratıklardan bahsedilir. Söz konusu bu vampirimsi yaratıklardan bin yıldır bahsediliyor. Ancak günümüzde bildiğimiz soluk renkli, kan emici ve güneşten korkan vampirlerin efsanesi 18.yüzyıl Güneydoğu Avrupa’sında ortaya çıktı. Bu dönemlerde vampirlerin varlığına dair inançlar arttı ve toplumsal bir korku ortaya çıktı. Hatta bu korku, vampir sanılan insanların da öldürülmesine neden oldu. Vampir sanılarak öldürülen insanların yeniden canlanmasını önlemek için de kalplerine demir kazık saplandı.

Muhtemel olarak ilk vampir inanışı, ölüm sonrasında insan vücudunun yavaş yavaş çürümesinin yanlış algılanmasına dayanıyordu. Canlı görünümündeki cesetler, vampir olarak algılanıyordu. Toplumların ölümüne neden olan salgınlar da vampir efsanelerinin giderek yayılmasına yol açmıştı.

Diş etlerinin çekilmesine neden olan ve güneşten kaçınmayı gerektiren porfiria isimli kan hastalığı da  vampir dişleri ile bağlantılandırılmış olabilir. Bu hastalığa sahip olanlar, içeriğinde kükürt yer aldığı için sarımsaktan da hoşlanmaz.

9 – Kiklop

YouTube video
Kiklop, kökeni Yunan Tanrı ve canavar hikayelerine dayanan bir yaratık. Kiklop kelimesinin Yunancadaki karşılığı ise; yuvarlak göz. Hesiodos, Tanrıların Doğuşu isimli M.Ö 700 tarihli şiirinde, Zeus’a hizmet etmekte olan üç kiklop kardeşten söz etmektedir. Ayrıca Homeros’a ait Odysseia’da da kikloplardan bahsedilmektedir. Bu hikayelerin çoğunda da kikloplar, devasa boyutta insan gibidirler ve yamyamdır. Ayrıca alınlarının ortasında da büyük, yuvarlak bir göz bulunmaktadır.

M.Ö 5.yüzyılda kiklopların Sicilya’da yaşadığı düşünülüyordu. 1914 yılı geldiğinde de Avusturyalı paleontolog Othenio Abel, fil kafası fosillerinin eski insanlar tarafından kiklop sanıldığını iddia etti. Çünkü fillerdeki hortum çürüdükten sonra burun boşluğu, büyük bir göz yuvası görünümüne sahip oluyordu.

10 – Amarok

Kuzey Kutbu’nda yaşadığı iddia edilen amoroklar, devasa bir kurt. Ve bu devasa kurtlar, geceleri tek başına avlanmaya çıkan insanları yiyor. İnuit efsanelerindeki bu yaratık, Eskimoların ulu kurt efsanelerinden de ortaya çıkmış olabilir.

11 – Kappa

Derisi sarı ve yeşil pullu olan, bir çocuk boylarında, eli ve ayağı perdeli olan kappa ismindeki bu yaratıklar genel olarak kaplumbağa kabuğu ile tasvir edilmiş. Çocukların tehlikeli sulardan uzak durması için uydurulduğu düşünülüyor.

12 – Dybbuk

Dybbuk, Yahudi mitolojisinde yer ediniyor. Buna göre; ölen kişilere ait kayıp ruhlar, yaşayan insanlara musallat olabilir. Dybbuklar, yarım kalan işleri bittiğinde de içine girdiği insandan çıkar. Şeytan çıkarma yoluyla da bunlardan kurtulmak mümkün olur.

13 – Loch Ness Canavarı

İçinde bulunduğumuz modern çağda, insanların varlığına inandığı bir yaratık; Losh Ness veya bir diğer ismiyle Nessie. Hala tartışma konusu olan bu canavara ait pek çok fotoğraf var ancak bu fotoğrafların hiçbiri güvenilir değil.

Eğer bu bigiler ilginizi çektiyse Mitolojide Tanrıça İsimleri ve Bilinmeyen Özellikleri yazımızı okuyabilir, mitolojide yer alan tanrıçalar hakkında bilgi edinebilirsiniz.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

OKU Haber Dergi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!