Ekran mı Kağıt mı

Ekran mı Kağıt mı? Teknoloji Çağında Hangisi Daha verimli?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bilgisayarların kullanımıyla başlayan teknolojik cihazlar serüveni telefonlar ve tabletlerle devasa bir yol kat etmiş durumda. Bilgisayardan yapabildiğimiz pek çok işlemi artık ceplerimize sığdırabildiğimiz akıllı telefonlar ya da elimizden düşürmediğimiz tabletler sayesinde yapabiliyoruz. Durum böyle olunca kitaplar ve kağıt yapraklara rakip olan ekranlar üzerine yapılan tartışmalar da çığ gibi büyüdü.

Bazıları kağıda dokunmanın hazzının ekranlardan alınamayacağını savunurken bazıları da ekran üzerinde bir şeyler yazıp çizmenin veya okumanın çok daha pratik olduğu fikrini benimsiyor. Üstelik bu konudaki tartışmalar sadece kullanım kolaylığıyla da sınırlı değil.

Peki ya kim haklı? Ekran mı yoksa kağıt mı bizim için daha verimli bir araç, hangisi daha pratik veya uzun ömürlü? Tüm bu soruların cevaplarını sizler için derledik. O zaman vakit kaybetmeden başlayalım…

Ekran mı Kağıt mı

Son dönemlerde yapılan bilimsel çalışmalar ekranı ve kağıdı kıyaslayabilmemiz için oldukça önemli ipuçları sunuyor. Örnek verecek olursak, birkaç sene önce gerçekleştirilen bir bilimsel araştırmada ekrandan bir metin okutulan bir grup insana sonrasında aynı metni kağıttan okutulmuştu.

Deneklerin kağıttan okuduklarında metinleri çok daha rahat hatırlayabildikleri görüldüğünde, ekrana göre kağıt üzerinde okunanların daha akılda kalıcı olduğu sonucuna ulaşılmıştı.

Sayısallaştırılan verinin okunup anlaşılması üzerine yapılan bu araştırma için 50 kişi seçilmiş ve her birine 28’er sayfalık birer hikaye verilmişti. 25 kişinin bu hikayeyi kağıttan okuması istenmişken, 25 kişinin ise bunu bir ekran aracılığıyla yapması istenmiş.

Ekran mı Kağıt mı

Daha sonra hikayeyi okuyan 50 denekten metinde geçen 14 tane olayı, gerçekleşme zamanları göz önüne alınarak sıraya koymaları beklenmiş. Hikayeyi elektronik ortamdan okuyanların metinde geçenleri kronolojik bir şekilde sıralarken daha çok zorlanmış ve daha çok hata yapmış.

Bilim insanları bunun sebebinin dokunma hissinin kişinin okuduğu metnin zihninde canlandırmasına yardımcı olmasına bağlıyor. Bilim insanları aynı zamanda elektronik ortamların yani dokunmatik ekranların da bu dokunmadan alınan hazzı vermediğini söylüyor.

Beyin Kelimeleri Somut Objeler Olarak Algılıyor

Okunan bir metnin ekrandan ya da kağıttan okumanın ne gibi bir fark oluşturduğunu anlayabilmek beynimizin okuduğumuz yazıları ne şekillerde yorumladığıyla ilgilidir. Okuma işlemini çoğunlukla benzetimler, fikirler, temalar, düşünceler gibi somut olmayan olgularla ilişkilendirilen bir beyin etkinliği şeklinde tanımlarız.

Fakat esasında metin dediğimiz yazı parçaları, içerisinde bulunduğumuz fiziksel dünyanın parçalarından meydana gelmektedir.

Ekran mı Kağıt mı

Beynimiz sandığımızın aksine okuduğumuz harfleri somut birer nesne şeklinde görür ve algılar. Bu durumu daha iyi anlayabilmek için şöyle bir örnek verebiliriz. Pürüzsüz, yuvarlak ve incecik bir sapı bulunan elmayı gördüğümüzde onu tanımlayan özellikleri de eş zamanlı olarak algılıyorsak metinleri algılayışımız da tıpkı buna benziyor.

Okuduğumuz metinde yer alan kelimeler, satırda belli bir düzende dizilmiş eğriler ve doğrulardan oluşan harfler ve hatta boşluklar… Fakat beynimiz kelimelere ve harflere bu özelliklerin ötesinde fiziksel birer anlam biçiyor.

Bu şekilde baktığımızda metin; olağanüstü genişliğe sahip zihnimizde ağaçlar, binalar, yollar gibi birtakım parçalardan meydana gelen, belirli bir topografyası bulunan bir bölge gibidir.

Okuma eylemi ise kelimelerin ve cümlelerin neyi ifade ettiğini zihnimizde eşleştirdiğimiz bir yorumlamadır aslında. Metni okumaya devam ettikçe sayfaları geçeriz, zihnimizde oluşturduğumuz o kocaman bölgedeki binaların, yolların arasından gideriz.

Ekran mı Kağıt mı

Biraz önce bahsettiğimiz bilimsel araştırmada, deneklerin okudukları metinde yer alan herhangi bir olayın ne zaman yaşandığını, çoğunlukla metnin hangi sayfasında veya bölümünde bulunduğunu anımsayarak hatırladığı ortaya çıktı.

Bu sonucu genelleyecek olursak insanların birçoğu yazılı bir belgede yer alan bir bilgiyi genellikle bilginin sayfadaki konumundan yararlanarak hatırlıyor. Mesela, okurun romandaki iki ana karakterin iki bölüm önceki tartışmalarının sayfanın sağ üst köşesinde bulunduğunu hatırlaması bu duruma bir örnektir.

Hal böyle olunca basılmış metinlerin akılda kalıcılığı dokunmatik ekranlara göre daha avantajlı bir konuma taşınıyor. Bunun sebebi ise basılmış metinlerde sayfanın genişliği, sağ ve sol bölüm ayrımı, yazı büyüklükleri, kağıt kalınlığı ve sayfadaki kenar boşluklarıyla dijital platformlara oranla zihinde daha net bir topoğrafya oluşmasını sağlıyor olması.

Bu sayede okurlar tıpkı yabancı birine adres tarif ediyormuş gibi –örneğin marketi geçtikten sonra yolun karşısında sol köşedeki bina- bulmak istedikleri bilginin yer bilgisini de sayfa içerisinde sabit bir yerde konumlandırmış oluyor.

Ekran mı Kağıt mı

Kağıt Üzerinde Okuma Verimi Arttırıyor

Okuduğunuz bir kitabın yapraklarını çevirerek okuduğunuzda sadece görsel olarak değil sayfalara dokunduğunuz için fiziksel olarak da metni algılamış oluyorsunuz.

Metinlerin kitaplarda belirli bir şekilde konumlandırılmış ve sabitlenmiş olması bu kitapların akılda kalıcılığını e-kitaplardan ayıran en büyük özellik aslında. Böylece okur da yaprakları çevirdikçe kendi özgür dünyasında bir gezgin gibi dolaşıp, yeni keşifler yapabiliyor.

Şimdi e-kitapları düşünelim. Dijital ekranda yer alan metin okundukça aşağıya doğru akıp gidiyor ve olayları, kelimeleri fiziksel olarak sabit bir şekilde konumlandırmak imkansız.

Ekran mı Kağıt mı

Elektronik okuyuculardan biri olan Kindle’da her ne kadar sayfa numaraları veya sayfaların görünümü tıpkı gerçek bir kitaba benzetilmiş olsa da yazı sadece bir sanal sayfa düzeni üstünden aktığından okuyucuda gerçek bir kitap etkisi bırakmıyor.

2013 yılında Norveç’te bir dergide yayımlanan farklı bir bilimsel araştırmada, 10. sınıfa giden 72 tane öğrenciye okuduğu yazıları ne kadar kavrayabildiklerini, metni algılama yeteneklerini ölçebilmek için birtakım sorular yönetildi.

Araştırma esnasında öğrencilerin bir kısmına metin ekran aracılığıyla bir kısmına da kağıt üstünde verildi. Öğrenciler metni okuyup bitirdiklerinde klasik tarzda ve çoktan seçmeli soruların bulunduğu birer teste tabi tutuldular. Yapılan araştırmada sonrasında metni kağıt aracılığıyla okuyan deneklerin yazıyı kavrama noktasında daha başarılı oldukları sonucuna ulaşıldı.

Ekran mı Kağıt mı

Bu alanda yapılan farklı bir çalışmada da önlerine kağıttan ve elektronik ekrandan verilen duygusal bir hikayeyi kağıttan okuyanların olaya çok daha fazla empati geliştirebildiği, yazı ile ilgili detayları çok daha iyi idrak edebildiği ortaya çıktı.

Araştırmacılar okurların yazıyı ekrandan okuduklarında dikkatlerinin hızlı bir şekilde dağıldığını, bu yüzden de okumanın araştırmaya katılanların duygusal ve bilişsel yönlerinin olumsuz etkilendiğini belirtiyor.

Fakat uzmanların bazıları okunan yazının içeriğinin de bu noktada son derece önemli olduğunu vurguluyor. Buradan da Kağıt mı Ekran mı sorusunun net bir şekilde cevaplanabilmesi ve okuma aracının okuma eylemindeki etkisinin tam olarak kanıtlanabilmesi için farklı metinler ile birçok araştırma gerçekleştirilmesi gerektiği sonucunu çıkarabiliriz.

Örneğin, her kelimesi ciddi odak gerektirmeyen bir okuma parçasında yani daha yüzeysel konuların işlendiği bir parçaya göre detaylı ve zor metin parçalarını okurken elbette dikkat kesilmek gerekiyor. Bu da etkenlerden bir diğeri.

Dijital ekranlar ve kağıtlar arasındaki farklılık sadece okuma eylemi için de yazma eyleminde de etkili oluyor. Bilim insanları, not almak için kağıt kullanan öğrencilerin tabletler üzerinde not alanlara oranla başarı oranlarının daha yüksek olduğunu söylüyor.

Ekran mı Kağıt mı

Elbette ders esnasında bilgisayarda ya da tablette not almanın çok daha pratik ve hızlı bir yöntem olduğunu hepimiz biliyoruz. Tablete üzerinde not almak, öğrencilere ya da toplantı sırasında not almak isteyen çalışanlara son derece kolaylık sağlıyor.

Bu konuda yapılan bir araştırma, ekran üzerinde not alan insanların kağıt üzerinde not alanlara göre yaklaşık 2 kat fazla kelime yazabildiğini gösteriyor. Fakat uzmanlar bu sonucun çoğunlukla avantaj olmaktan çıkarak birer dezavantaja dönüştüğünü belirtiyor.

Sebebi ise, kağıt üzerine not alan insanların sınırlı bir süreleri olduğunu ve kısıtlı sayıda kelime yazabildiklerini bildikleri için yeni öğrendiği bilgiler içerisinden gereksiz olanlarını ayıklamalarını sağlamaları.

Bu sayede önemli ve gerekli olan bilgi, konuşmanın içerisinden seçilerek, daha kağıda bile dökülmeden zihinde işlenmesini ve hafızada yer edinebiliyor.

Ekran mı Kağıt mı

Mavi Işık Nedir? Neden Mavi Işıktan Korunmalıyız?

Tabii bir de son zamanlarda adını sık sık duyduğumuz mavi ışık konusuna değinmeliyiz. Peki gözlerimiz için yararlı olmadığını bildiğimiz, gözlerimi mavi ışıktan korumak için filtreli camlar kullandığımız mavi ışık nedir?

Bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar frekansı çok yüksek yani yüksek enerjili dolayısıyla dalga boyu kısa olan mavi mor renkte canlı organizmalara zarar veren bir ışık yayarlar. Bu ışık yardımıyla dışarda dolaşırken, hatta kumsalda güneşin altında bile bu elektronik cihazların dokunmatik ekranlarındaki resimleri ve yazıları kolaylıkla görebiliyoruz.

Ekran mı Kağıt mı

Gündüz saatlerinde bize ciddi kolaylık sağlayan elektronik cihazlarımızdan yayılan parlak mavi ışık akşam saatlerinde ise bir dezavantaj haline geliyor. Nasıl bir dezavantaj? Parlak mavi-mor ışık geceleri çok fazla maruz kaldığımızda beynimizin kimyasına hasar veriyor.

Mavi Işık Vücudumuzda Nelere Yol Açıyor?

Doğal gün ışığı dediğimiz ışık şiddetinden çok daha yüksek bir enerjiye sahip mavi ışık yayan ekranlar birer illüzyon oluşturarak hala gündüz saatlerinde olduğumuzu düşünmemize sebep olur. Peki ya beynimiz gece olduğunu algılayamadığında ne olur?

Parlak mavi-mor ışık kaliteli bir uyku çekmemize, verimli bir şekilde dinlenmemize ve hatta uyumamıza yardımcı olan yaşam kalitemiz için önemli bir hormon olan melatoninin salgılanmasını baskılar. Dijital ekranlardan yayılan bu mavi yapay ışığın zararları bunlarla da sınırlı kalmıyor. Uyku saatlerimizi bozmasının yanı sıra vücudumuz günlük biyolojik ve fiziksel döngüsünü temsil eden sirkadiyen ritmini yani biyolojik saat dediğimiz döngüyü de etkiliyor.

Ekran mı Kağıt mı

Vücudumuz için büyük bir önem arz eden sirkadiyen ritim vücut sıcaklığımızdan, sindirime, bağışıklık sisteminden hücre onarımına kadar vücut aktivitelerimizin 24 saatlik döngüsüdür. Bu döngünün sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için bütün fizyolojik olayların belirli bir düzende yer alması gerekir.

Sirkadiyen ritim döngüsü bozulduğunda ise vücutta ileriki zamanlarda kalp rahatsızlıkları, diyabet ve kanser gibi hayatı tehdit eden hastalıkların oluşmasına sebep olabiliyor. Uzmanlar, bütün bu sebeplerden ötürü özellikle gece vakti uyumaya hazırlanırken veya yatağınıza geçtiğinizde uzun saatler boyunca bu tablet, telefon gibi cihazların kullanımının sınırlandırılması gerektiğini hatta mümkünse kullanılmamasının daha doğru olacağını belirtiyor. Kullanmak zorunda kalınıyorsa da en azından mavi ışığı filtreleyerek bu cihazları kullanmamız öneriliyor.

E-kitaplar Taşıma Kolaylığı Sağlıyor

Tabii ki ekrandan bir şeyler okumanın da farklı avantajları bulunuyor. Örneğin tatile çıkacaksınız ve yanınıza almak istediğiniz pek çok dergi ve kitap var. Fakat e-kitap sayesinde kolaylıkla yüzlerce kitabı ve dergiyi seyahatlerinizde yanınızda bulundurabilirsiniz.

Yani taşıma kolaylığı açısından okurlara büyük avantaj sağlıyor. Ayrıca e-kitaplarda okuduğunuz metin içerisinde aradığını bir kelimeyi onlarca sayfayı karıştırıp, aramanıza gerek kalmadan bir tuşla bulabiliyorsunuz.

Ekran mı Kağıt mı

Yazılara eklenen fotoğrafları ya da ilgili grafikleri ekranda çok daha canlı ve kaliteli bir şekilde inceleyebiliyor, aynı zamanda dilediğiniz boyutta büyütebiliyorsunuz. Bütün bu avantajların yanında ekran üzerinde etkileşimli uygulamaları da çalıştırabiliyorsunuz.

E-okuyucuların hızlı gelişimi kağıt ve ekran arasındaki farklılığı en aza indirgemeye çalışıyor. Elbette tabletlerle ve telefonlarla daha bebeklik çağlarında tanışan z kuşağı için ekrandan okuma deneyiminin çok daha büyük ve farklı bir anlam taşıdığı gerçek.

YouTube video

2011 yılında en sevilen video platformlarından biri YouTube’da yer alan sadece bir yaşındaki bebeğin tablet kullanımı hakkında popüler bir video ile de bunu somut bir şekilde görmüş olduk.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

OKU Haber Dergi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!